Skip to content Skip to left sidebar Skip to right sidebar Skip to footer

CUMHURBAŞKANLIĞI 10. MUHTAR TOPLANTISI

CUMHURBAŞKANLIĞI 10. MUHTAR TOPLANTISI

10. Muhtarlar Toplantısı’nda İç Anadolu Bölgesi’ndeki illerden muhtarlarla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Seçimde en çok oyu alan partiyi peşinen dışlayan, diğer ihtimalleri de ortadan kaldıran açıklamalar, ülkede koalisyon hükümeti kurulabilme imkânını büyük ölçüde sınırladı, zorlaştırdı” dedi.

Afyon, Aksaray, Çankırı, Çorum, Eskişehir, Kırıkkale, Konya, Kırşehir, Niğde ve Yozgat’tan gelen yaklaşık 400 mahalle muhtarı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın misafiri olarak Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen öğle yemeğinde ağırlandı.

Yemek öncesinde muhtarlara hitaben bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu toplantılarla Türkiye’nin her köşesinden muhtarlarla hasbihal etme imkanı bulduklarını, önümüzdeki zamanlarda bu toplantıları sürdürerek Türkiye’deki muhtarların tamamıyla bu şekilde bir araya gelmeyi hedeflediklerini belirtti.

“BİZDEN GERİYE KALACAK OLAN, YAPILMASINA VESİLE OLDUĞUMUZ ESERLERDİR”

Konuşmasının başında, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde halen hizmet veren ve önümüzdeki zamanlarda hizmete açılacak olan yapılarla ilgili bilgiler veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şair, ‘Baki kalan bu kubbede bir hoş sâdâ imiş’ diyor ya, bizler için de geride kalacak olan, yapılmasına vesile olduğumuz işte bu eserlerdir. İnşallah bizden sonra gelenler daha iyisini, daha güzelini ülkemize kazandırırlar” dedi.

Türkiye’nin çok güzel; ama bir o kadar da zor bir coğrafyaya sahip olduğunu ve coğrafi zorlukların, kimi zaman felakete dönüşebildiğini hatırlatarak, Artvin’de yaşanan sel felaketinin bunun bir örneği olduğunu söyledi ve bu felakette hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine sabırlar diledi. Çok kısa sürede yağan çok büyük miktardaki yağmurun yol açtığı bu felaketin, can kaybıyla birlikte ciddi zarara da yol açtığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Selden etkilenen vatandaşlarımıza, buradan bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiliyorum. Devletimiz, ilgili tüm birimleriyle vatandaşlarımızın yanındadır, gereken her şey yapılmaktadır. Rabbime, milletimizi sel ve deprem gibi afetlerle imtihan etmemesi için dua ediyorum” diye konuştu.

“TÜRKİYE, TARİHİNDEKİ EN KRİTİK DÖNEMLERDEN BİRİNİ YAŞIYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında Türkiye’nin, tarihindeki en kritik dönemlerinden birini yaşadığına dikkat çekerek, bir yanda, güney sınırlarımız boyunca devam eden istikrarsızlık ve çatışma ortamının da tetiklemesiyle yeniden alevlenen bölücü terör örgütünün eylemlerine karşı güvenlik güçlerimizin etkili bir mücadele yürüttüğünü; diğer yanda ise yeni hükümet kurma çalışmalarının başarısızlıkla sonuçlanması üzerine, Anayasanın verdiği yetkiye dayanak seçimlerin yenilenmesi kararını almak zorunda kaldığını ifade etti. Bunu ‘anayasal bir yetki ve mecburiyet’ olarak değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bütün yollar denenmiştir. Yetkiyi vermiş olduğum Sayın Başbakan bütün siyasi partileri dolaşmış, kendileriyle gerekli görüşmeleri yapmıştır” dedi.

Muhtarlara hitaben, “Bugün sizlerle birlikte, tüm bu meseleleri değerlendirmek, düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Ülkenin ve milletin meselelerini muhtarlarımızla paylaşmamızı bir istihza, bir alay konusu haline getirmek isteyenler yine rahatsız olacaklar. Ama varsın olsunlar.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünlere milletimizle birlikte geldiğini, bundan sonra da aynı şekilde devam edeceklerini kaydederek, şunları söyledi: “Muhtarlarımız, atanmış birer memur değildir. Milletin iradesiyle seçilmiş olan kişilerdir. Seçilmişler atanmışların fevkindedir. Doğrudan milletin oyuyla seçilen Cumhurbaşkanı da, bu piramidin en tepesinde yer alıyor. Bizim aramızdaki muhabbet ve işbirliği, ülkenin huzuru, gelişmesi, kalkınması bakımından fevkalade önemlidir. Muhtarlarımızla aramızdaki güçlü bağı anlayamayanlar, aslında milletle aramızdaki ilişkiden rahatsızlar.”

“SIRTLARINI TERÖR ÖRGÜTLERİNE DAYAYANLAR, ARAMIZDAKİ GÖNÜL BAĞINI ANLAYAMAZLAR”

Kendisine, mahallesinde yaşayanların selamını getiren, kendi selamını da onlara götüren muhtarları aşağılayan ve istiskal ettiklerini sananların, kendilerini küçük duruma düşürdüklerinin farkında olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sırtlarını vesayet odaklarına, terör örgütlerine, paralel yapılara dayayanlar, aramızdaki sevgiyi, saygıyı, gönül bağını bugüne kadar anlayamadılar, anlayamayacaklar.” dedi ve şöyle devam etti: “Onlar ne derse desin, biz, ülkemizin ve milletimizin tüm meselelerini muhtarlarımızla, esnafımızla, işçilerimizle, işverenlerimizle, öğrencilerimizle; velhasıl milletimizle istişare etmeye devam edeceğiz. Çünkü bizim en büyük güç kaynağımız ve yegâne güvencemiz millet, sizlersiniz. Milletimizin desteği sürdükçe, Allah da ömür verdikçe, ülkemize hizmet etmeye devam edeceğiz. Rabbim bizleri hak ve hakikat yolundan ayırmasın.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Haziran seçimlerinin, hiçbir partinin tek başına iktidarına imkân tanımayan bir milletvekili dağılımıyla neticelendiğini, bu sonuçtan sonra da kendisinin, Türkiye’nin bir an önce yeni hükümetine kavuşması konusundaki samimi temennilerini sürekli ifade ettiğini hatırlatarak şu açıklamaları yaptı: “Anayasada belirtilen süreci harfiyen işleterek, bu konuda kolaylaştırıcı ve teşvik edici bir tutum içinde oldum. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin toplanarak milletvekillerinin yemin etmesinin, Meclis Başkanı’nın ve Başkanlık Divanı’nın seçilmesinin ardından hükümet kurma sürecini başlattım. 9 Temmuz’da, en çok oyu alan partinin genel başkanı olan, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu hükümeti kurmakla görevlendirdim. Bu arada, Meclis’te temsil eden siyasi partilerin de, koalisyon hükümetiyle ilgili tavırları yavaş yavaş belli olmaya başladı. Seçimde en çok oyu alan partiyi peşinen dışlayan, diğer ihtimalleri de ortadan kaldıran açıklamalar, ülkede koalisyon hükümeti kurulabilme imkanını büyük ölçüde sınırladı, zorlaştırdı.”

“KAYBEDECEK ZAMANIMIZ YOK”

Bütün bunlara rağmen Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, siyasi partileri ziyaret ederek, koalisyon hükümetiyle ilgili görüşlerini aldığını, ana muhalefet partisi ile yürütülen görüşmelerin anlaşmayla sonuçlanamadığını, MHP’yle görüşmeden de hükümet kurulabilmesine imkan verecek bir sonuç çıkmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Siyasi partilerin açıklamaları, genel başkanların beyanları, artık farklı koalisyon hükümeti kurulabilme ihtimallerini ortadan kaldırdığı için, yeni bir görevlendirmeye de ihtiyaç duymadım. Zira Beştepe’nin, Cumhurbaşkanlığı makamının adresini bilmeyenlere ben hangi görevlendirmeyi yapacaktım? Bu makama, hatta şahsıma her türlü hakareti yapanlara, onlara hangi görevi verecektik? Kaldı ki bir koalisyon hükümetine yanaşmayanlar, ‘Haydi bir erken seçim için beraber bir koalisyon oluşturalım’ davetine hayır diyenlere neyin görevini verecektik? Bizim kaybedecek zamanımız yok.”

“BEN BU MAKAMA MİLLETİN İRADESİ İLE GELDİM”

1 Kasım’da gerçekleştirilecek tekrar seçim ile ilgili verdiği karara ilişkin süreci kısaca aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, önümüzdeki günlerde Başbakan Davutoğlu’nun, yeni Bakanlar Kurulu listesini kendisinin onayına sunacağını açıkladı. 1 Kasım 2015 tekrar seçimlerinin şimdiden ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisi ile ilgili kimi siyasilerin ve gazetecilerin dillendirdiği ‘milletin iradesini tanımayan’ şeklindeki yakıştırma ile ilgili de şu değerlendirmelerde bulundu: “Bana bu yakıştırmaları yapanlar önce aynaya baksınlar. Ben bu makama milletin iradesi ile geldim. Milletin iradesi ile geldiğim halde, ana muhalefet partisinin başındaki ne diyor? ‘Milletin iradesini bırakın, Cumhurbaşkanını Parlamento’da seçelim.’ Yeni önerileri bu… Tekrar eskiye dönüş gibi bir gayretleri var. Biliyorlar ki millete gidildiği zaman milletin iradesi hiçbir zaman onlara teveccüh etmeyecektir. Sayın Başbakan ile ilgili, aramızdaki ilişkiler ile ilgili garip yaklaşımlarda bulunuyorlar. Her şeyden önce şunun bilinmesi lazım: Cumhurbaşkanlığı makamının görev alanı bellidir. Neyse bu görev alanı, ben o görev alanı içinde hareket ederim. Başbakanın da görev alanı bellidir. O da o görev alanı içinde hareket eder. Bu süreçle ilgili şahsıma yöneltilen eleştirilerin hiçbiri de doğruyu yansıtmıyor.”

“TÜRKİYE’NİN GÜÇLENMESİNİ HAZMEDEMEYENLER ÇIKTI”

Ülkenin sorunlarının çözümü için milletin önüne doğru ve ikna edici çözümler koyamayanların, gerçek manada siyaset yapamayanların, şahsını hedef alarak sorumluluktan kaçmaya çalıştığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şu açıklamalara yer verdi: “Varsa yoksa Erdoğan aşağı, Erdoğan yukarı. Yahu seçime ben girmeyeceğim ki siyasi partiler girecek. Benimle alıp veremediğiniz nedir? Seçimde zaten milli irade tecelli edecek, inşallah bunlara fırsat vermeyecek bir netice çıkmak suretiyle bu ülke istikrarına yeniden kavuşacak. Yaptığımız yatırımların hepsi ortada. Eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, adalette, emniyette, tarımda ne gibi yatırımlar yaptık; bütün bunlar ortada. Bütün bunların yanında Türkiye’nin güçlenmesini hazmedemeyenler çıktı. İçerde de çıktı, dışarda da çıktı. Türkiye’yi ayrımcılığın içine sokma gayreti içinde olanlar var. Bunun için de çok ciddi çalışıyorlar. İşte buna fırsat vermemek için inanıyorum ki önümüzdeki 1 Kasım seçimleri, istikrarın ya da istikrarsızlığın seçimi olacak.”

“SİYASETTE SÖZÜN VE SÖYLEMİN ÖNEMİ BÜYÜKTÜR”

Siyaset kelimesinin, ‘devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış’ şeklindeki sözlük anlamına dikkat çeken ve siyasetin bir başka tanımıyla ‘insanları yönetme sanatı’ olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Devletin ve milletin meseleleri konusunda en küçük bir fikri, en küçük bir emeği, en küçük bir hazırlığı olmayanlar, parti içi mücadeleyi siyaset yapmak sanıyorlar” şeklinde konuştu. Siyasette sözün ve söylemin öneminin büyük olduğuna; neyin, nasıl ve kime söylendiğinin önemli olduğuna değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ülkenin ve milletin hayrına hiçbir söz söylemiyorsanız, ağzınızdan hareketten, küfürden başka bir şey çıkmıyorsa ve millete değil, sizi yönlendiren odaklara konuşuyorsanız, o sözün bir kıymeti yoktur. İşte görüyorsunuz, bir kısmı bir yerlerden aldıkları emri hemen ortaya koyuyorlar. Ben seçimlerden sonra yaptığım ilk konuşmada ne demiştim? Tekrar ediyorum; egoların bir kenara bırakılarak süratle bir hükümet kurulması gereğini açıkça ifade etmiştim. Ama o zaman birileri ‘Hodri meydan, erken seçim’ demişti. O gün bunu diyenler şimdi erken seçime ‘olmaz’ diyor. Hem her türlü koalisyon hükümeti kuruluşunun önünü kapatacaksınız, hem de Cumhurbaşkanını hükümet kurulmasını engellemekle suçlayacaksınız; bu akıl kârı bir iş değildir. Bu ülkede milletin iradesine saygı konusunda kardeşinizden daha ileride kimse yoktur, bunu biliniz. Aksini iddia edenler dönüp kendilerine, kendi geçmişlerine, kendi partilerine, oralara nasıl geldiklerine baksınlar. Seçimlerin yenilenmesinin faturasını şahsıma çıkartanlar, kendi kabahatlerini gizlemenin peşindedirler.”

“Mecliste güvenoyu alacak çoğunluğa sahip bir hükümet kurulmuşta da ben mi buna engel oldum?” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, zaten böyle bir yetkisinin ve imkânının olmadığını ifade ederek, şu sözlere yer verdi: “Ama milletin desteğini alarak kavuşamadıkları imkanları şark kurnazlığıyla elde etmeye çalışanlara da, kusura bakmasınlar, geçit vermedim, vermem. Her şeyden önce bu benim milletime karşı sorumluluğumun gereğidir. Bunların sadece milletin iradesine değil, anayasa da saygıları yok. Hadi koalisyon şartlarında anlaşamadınız, hükümet kuramadınız, peki seçim hükümetinde yer almaktan niçin kaçıyorsunuz? Buyurun, işte Sayın Başbakan hadi gelin dedi beraber seçim hükümetini kuralım; ondan niye kaçıyorsunuz? Yapmaya çalıştığınız kurnazlığın milletimiz farkında değil mi sanıyorsunuz?”

“BU MİLLETE HİZMETİN BİR BEDELİ VAR”

Muhalefet partilerinin seçim hükümeti ile ilgili teklifleri olumsuz olarak cevapladığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: “Bunların derdi bu ülkeye hizmet değil, bunların derdi bu ülkede terörle mücadele değil. Bunların derdi, acaba 1 Kasım’da biz ne yaparız da, hangi tuzakla buradan biraz daha kârlı çıkarız; dertleri bu. Hiçbir zaman bunlar kalkıp da biz bir yük alalım, bir risk alalım, bu riski aldıktan sonra da bu ülkeye hizmet edelim gibi dertleri olmadı. Zaten geçmişine de baktığınız zaman bunların bu ülkede dikili ağacı yok. Açık konuşmak zorundayım: 2002’de göreve geldik. 3,5 yıl bu ülkeyi yönetenler vardı, kimler olduğunu biliyorsunuz onların. O 3,5 yıl yönetenler niye 5 yıl yönetmediler de bırakıp kaçtılar? Niye erken seçime gittiler, neden? Yönetemediler. Şimdi bakıyorsunuz yine aynı havada dolaşıyor. Samimi olalım, samimi. Her zaman bir şey söylüyorum; bu millete hizmetin bir bedeli var. Ne diyoruz biz? Halka hizmet Hakk’a hizmettir, bu çok önemli, ama bunların böyle bir derdi yok. Dün dinliyorum, yatıyor, kalkıyor, ‘Erdoğan da Erdoğan, Erdoğan da Erdoğan…’ Başka bir şey duydunuz mu konuşmada? Niye acaba bu kadar sevdalı bana anlayamadım? Çok garip. Yetmediği zaman bakıyorsunuz hakarete çok çirkin yollara düşüş, anlamak mümkün değil. Türkiye’yi Cumhurbaşkanlığı’nın değil, Meclis’in seçime götürmesini sağlayacak tüm yolları kapattığınızı milletimiz anlamıyor mu sanıyorsunuz? Onun işte milletim 1 Kasım’da inanıyorum ki bunun hesabını soracaktır.”

SEÇİM HÜKÜMETİNİN KURULMA SÜRECİ

Seçim hükümetinin kurulmasına ilişkin teklifi reddedenlere hitaben, “Anayasa gereği kurulması zorunlu olan ve nasıl kurulacağı da yine anayasada belirtilen seçim hükümetinde yer almayarak, ortaya çıkardığınız tablonun milletimiz idrakinde değil mi sanıyorsunuz?” sözleri ile seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öyleyse siz bu milleti hiç tanımamışsınız demektir. Bu millet asla dayatmaya, alavereye, dalavereye gelmez. Bu milletin karşısında dürüst olacaksınız, harbi olacaksınız. Parti içi mücadele yöntemlerini tüm ülkeye teşmil etmeye çalışanlar bu sinsiliklerinin cevabını milletimizden alacaklardır.

Delikanlıca hükümette yer alıp ülke ve millet için hazırladığı projeleri hayata geçirme iradesini ve cesaretini gösteremeyenlerin millete söyleyecek sözü de yok demektir. Millet iradesini tanımamak asıldır budur. Devletin en üst makamları olan Cumhurbaşkanlığı’nı, Başbakanlığı istiskal etmeye çalışmak, millet iradesini tanımamanın en üst noktasıdır” diye konuştu.

Gelinen noktada artık bu tartışmaların hepsinin geride kaldığına ve Türkiye’nin tekrar seçim sürecine girdiğine işaret eden1 Kasım seçimlerinin ülkemizin ve milletimizin sorunlarının çözümünü sağlayacak bir sonuca vesile olmasını diledi ve şunları ekledi: “Tüm siyasi partilerimize, tüm adaylara seçimlerde başarılar temenni ediyorum. 7 Haziran seçim sonuçlarının yol açtığı sıkıntıyı 1 Kasım seçimlerinin çözeceğine inanıyorum. Her zaman söylediğim gibi, esas olan milletin iradesidir. Milletimiz 1 Kasım’da bir kez daha sözünü söyleyecek ve bu mesele inşallah hal yoluna girecektir. Çünkü Parlamento bu işi çözememiştir. Öyleyse merci neresidir? Millettir, öyleyse millet çözecektir bunu.”

“RET, İNKÂR VE ASİMİLASYON POLİTİKALARINI AYAKLARIMIZIN ALTINA ALDIK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında Güneydoğu bölgesinde yaşanan sorunların çözümü için başbakanlığı döneminden bu yana yürütülen çalışmalara da değindi. Cumhurbaşkanı Erdoğan konu ile ilgili şunları söyledi: “Türkiye’yi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimiz günden beri önceliklerimizden biri de, ülkede terörü ve bundan dolayı yaşanan acıları bitirmek olmuştur. Bunun için demokrasi, özgürlükler, ve kalkınma alanında Cumhuriyet tarihinin en önemli adımlarını attık, en büyük reformlarını gerçekleştirdik. Biz analar ağlamasın derken ve bu doğrultuda adımlar atarken gerçekten çok samimi olduk. Türkiye’nin bu meseleyi ebediyen geride bırakması halinde 2023 projeleri başta olmak üzere, 2053, 2071 projeleri başta olmak üzere geleceğe ilişkin hedefleri rahatça gerçekleştirebileceğimize inandık. Biz kısa süreli bir projenin peşinde olmadık, biz uzun yılların projelerinin peşinde olduk. Bu anlayışla, bölgede yaşayan vatandaşlarımızın geçmişte maruz kaldıkları baskıları ve onların izlerini ortadan kaldırmanın çabası içinde olduk. 81 vilayetimizin tamamındaki vatandaşlarımızla birlikte bölgedeki kardeşlerimizin de demokrasiden, hak ve özgürlüklerden, hukuk devleti ilkelerinden eşit şekilde faydalanabilmelerinin yollarını açtık, bunun için Anayasa’da ve kanunlarda gerekli düzenlemeleri gerçekleştirdik, idari olarak yapılması gerekenleri yaptık. Aynı şekilde eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, sosyal yardımlarda ve diğer tüm alanlarda bölgedeki eksikleri giderdik, çok büyük yatırımları imza attık. Bunların hiçbirini bir lütuf veya ihsan olarak değil, milletimizin tamamıyla birlikte bölgede yaşayan insanların haklarını teslim etme anlayışıyla hayata geçirdik.”

Ret, inkâr ve asimilasyon politikalarını ayaklarının altına aldıklarını, yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevdiklerini; Türk’ü Kürt’ten, Laz’ı Çerkez’den, Gürcü’yü Abhaza’dan, Roman’ı Boşnak’tan ayırmadıklarını ve hepsini Allah için sevdiklerini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu sevgi makam için olmaz, mevki için olmaz, para için olmaz, pul için olmaz, bu ancak bir inancın gereği olarak gerçekleşir. İşte biz bunu yaptık. Ama onlar bunu anlamadılar, anlamamakta direndiler” dedi.

“ÖLENLER KÜRT, ÖLDÜRENLER KÜRT”

Cumhurbaşkanı Erdoğan değerlendirmelerine şu cümlelerle devam etti: “15 yıl önce bu ülkede denseydi ki Hakkari’ye havalimanı yapılacak, kim inanırdı? Muş’a, Iğdır’a, Ağrı’ya, Şırnak’a havalimanı yapılacak dense kim inanırdı? Ama biz bunları yaptık. Niye yaptık? Çünkü 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarında elimizin değmediği yer kalmayacak dedik. Okullar yoktu, okullar yaptık. Üniversite yoktu buralara üniversiteler inşa ettik, şimdi Türkiye’de üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı. Ama bunlar, terör örgütünü arkasına almış olan bu siyasi parti okullarımızı, camilerimizi, hayır kurumlarımızı yaktı, yakmaya devam ediyor. Bunların Fransa’da, Almanya’da, şurada, burada camilerimizi, evlerimizi kundaklayanlardan ne farkı var? Acımasızca 6-7-8 Ekim tarihlerinde benim Kürt kardeşlerimi sokağa döken bunlar değil miydi? 50 tane kardeşimiz orada öldürüldü. Ölenler Kürt, öldürenler de Kürt. Hani bunlar Kürtlerin temsilcisiydi? Bunların hepsi yalan. Bunlar dürüst değil, bunlar samimi değil; bunlar kandan besleniyor, ölümden besleniyor ve utanmadan, sıkılmadan da geliyor Suruç’un faturasını şahsıma kesmeye çalışıyor, gelip Milli İstihbarat Teşkilatı’na kesmeye çalışıyor. Bütün oyunların içinde siz varsınız, siz. Ve Diyarbakır’da da aynı oyunu oynadılar, Suruç’ta da aynı oyunu oynadılar ve bunların faturasını da ondan sonra utanmadan, sıkılmadan bize kesmeye çalıştılar.”

“ŞANTİYELERDE ARAÇLARI YAKANLAR NEYE HİZMET EDİYOR?”

Çözüm sürecinin öncesinde ‘demokratik açılım’ ve ‘milli birlik ve kardeşlik’ projesini gerçekleştirdiklerine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhataplarının buna uymadığını, sokaklara dökülüp terör estirmeye başladığını, yol kesme, araç yakma gibi eylemlere başlayarak gerçek niyetlerinin milletin huzuru ve refahı olmadığını ortaya koyduklarını söyledi. “Soruyorum, şu anda ekranları karşısında bizi izleyen tüm milletime soruyorum; Allah aşkına şu anda bütün bu tırları yakanlar, doğalgaz şebekelerini bomba ile tahrip edenler, bütün elektrik hatlarını aynı şekilde yok edenler, barajlarda şantiyelere girmek suretiyle insanları kaçıranlar, oralardaki iş makinelerini yakanlar acaba neye hizmet ediyorlar?” ifadelerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Onların temsilcisi durumunda olan siyasi parti acaba bu konuda bugüne kadar ne yaptı? O hala oradan gücünü alıyor, onun güç kaynağı o, yaptıkları bu. O barajlardan elde edilen nedir? O kurak topraklara su vermektir. O barajlardan elde edilen nedir? Elektriktir. Niçin? O bölgeleri aydınlatalım diye. Bayrak noktasında zaten hazımsızlıkları var. İşte son seçimde bazı yerlerde böyle sembolik olarak, beyaz Türkler görsün, dostlar alışverişte görsün kabilinden, birkaç Türk bayrağı dalgalandırdılar. Ama benim milletim bunları artık yutmuyor, gerçeği biliyor, bunların derdi başka. Bunların derdi, ülkemizi bölme gayreti. Ama buna asla muvaffak olamayacaklar.”

“KAMU GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASINA YÖNELİK ADIMLARI ATMAKTAN GERİ DURMADIK”

Tüm bunlara rağmen geçmişte binlerce şehide, on binlerce cana, çok büyük maddi-manevi zararlara yol açan sorunun çözümü için ümitlerini muhafaza etmeye çalıştıklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamu güvenliğinin sağlanmasında, buna yönelik adımları atmaktan da biz geri durmadıklarını ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz Şubat ayında CHP, MHP ve HDP’nin tüm direniş ve karşı çıkmalarına rağmen Cumhurbaşkanı olarak kendisinin de desteklediği ‘İç Güvenlik Paketi’nin Meclis’te kabul edildiğini vurgulayarak, “Bugün terör örgütüyle yeterince mücadele edilmediğini söyleyenler, terör örgütünün arkasında duranlar bu İç Güvenlik Paketi’ini çıkarmamak için Meclis’te omuz omuza hareket etmediler mi? Olumsuz oy vermediler mi? Bir kısmı hatta Meclis’i terk etmedi mi? Bunları görmemiz, bilmemiz lazım. Bu arada örgüte bir kez daha silah bırakma çağrısı yapıldığı halde bu çağrının da gereği yerine getirilmedi” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim döneminde bölgedeki illerin pek çoğuna giderek oralardaki havayı yerinde gördüğünü, seçimlerin sağlıklı bir ortamda yapılmamış olmasına rağmen yine de çıkan sonucun ülkemizin geleceği için hayırlı gelişmelere vesile olması ümidini devam ettirmeye çalıştığını söyleyerek, “Meclis’te 80 milletvekiliyle temsil edilme imkânı bulan partinin tercihini demokrasiden değil, terörden yana kullanması ümitlerimizi bir kez daha boşa çıkardı. Terör örgütü 11 Temmuz’da yaptığı açıklamayla ateşkesi bitirdiğini ve saldırıya geçeceğini ilan ettiğinde şayet bu parti siyasetteki varlığına uygun şekilde açık ve net bir duruş sergileyebilseydi, bugün Türkiye belki çok daha farklı bir yerde olabilirdi. Ama şimdi bakıyorsunuz sıkılmadan ‘ Terörü biz bitiririz.’ diyor. Hadi bitir, sen bitirdin de sana bitirme diyenler mi oldu? ‘Silahı biz bıraktırabiliriz’ diyor. Bıraktır hadi, sen bıraktırdın da sana bıraktırma diyenler mi oldu?” ifadelerini kullandı.

“SOKAKLARA HENDEK KAZIP, KEPENKLERİ KAPATTIRIP VATANDAŞIMIZA HAYATI ZİNDAN EDİYORLAR”

Bugüne kadar ülkede huzur ve güven ortamının kökleşmesi konusunda üzerlerine düşen hiçbir şeyi yapmayanlar şimdi çıkıp olayların sorumluluğunu devlete, Hükümete ve şahsına yıkmaya çalıştığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Devleti, hükümeti ve şahsımı ülkeyi çatışma iklimine sürüklemekle suçlayanlar, her gün güvenlik güçlerimize saldıran, yolları kesen, vandallık yapan bölücü örgüte tek bir söz dahi söyleyemiyorlar” dedi ve değerlendirmelerine şu sözlerle devam etti: “Daha dün çözüm süreci için adımlar atılırken terör örgütüne ‘Nasıl silah bırakırsınız, nasıl mücadeleden vazgeçersiniz?’ diyenler, bugün de devleti, hükümeti ve şahsımı savaş çıkarmakla itham ediyorlar. Evlerinde uyuyan polisi infaz edenler bunlar, eşiyle pazarda alışveriş yapan astsubayımızı katledenler bunlar, ailesiyle otomobiline binen, yavrusunun da yanında olduğu binbaşımıza kurşun yağdıranlar bunlar, kaza var diye çağırdıkları trafik polisini pusuya düşüren bunlar, yollara mayın döşeyip güvenlik güçlerine saldıran bunlar, kamyonları, iş makinelerini yakanlar bunlar… Bunlarda vatan sevgisi diye bir şey yok. O şantiyelerde çalışanlar kimler? Oradaki Kürt vatandaşlarımız, onlar çalışıyor. Sokaklara hendek kazıp kepenkleri kapattırıp vatandaşımıza hayatı zindan edenler bunlar. Dikkat edin, o hendekler neyle kazılıyor? Belediyelerin kepçeleriyle. Bu belediyeler, o malum partinin kazanmış olduğu belediyeler. Böyle bir barış hedefi olabilir mi?”

“GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE İSTEMİYORLAR”

“Savaş isteyen devlet, hükümet ve şahsım, öyle mi?” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu iddiaya inananların akıl sağlığından şüphe edileceğini, bu iftiraya destek veren yerli ve yabancı medya kuruluşlarının, dökülen her damla kanda, gözlerden süzülen her damla yaşta vebalinin olduğunu vurguladı ve şu açıklamaları yaptı: “Batı, dikkat edin şahsıma acımasızca saldırıyor, niye? Çünkü güçlü bir Türkiye istemiyorlar. Aynı şekilde sırf siyasi ihtirasları uğruna bu fitneyi körükleyen siyasetçiler de kimlikleri ne olursa olsun bu vebalin ortağıdır. Ülkenin ve milletin bekasının söz konusu olduğu yerde diğer tüm hesapların, diğer tüm hesaplaşmaların bir kenara bırakılması gerekir. Biz böyle biliyoruz, böyle inanıyoruz, böyle hareket ediyoruz. Gözlerini kin ve düşmanlık bürümüş bir sözde aydın, sözde siyasetçi, sözde medya kesiminin ihtirasları uğruna ülkeyle birlikte kendilerini de ateşe atmayı göze aldıklarını ibretle ve üzüntüyle izliyoruz. Teröristlere çiçek çocuk, terör örgütüne hobi derneği muamelesi yapan hiç kimse bizim ve milletimizin gözünde masum değildir. Kendi vatandaşlarının ayağına iğne batsa kıyameti kopartan Batılı medya kuruluşlarının, Türkiye’deki terör eylemlerini masum gösterme çabasını da huzurlarınızda kınıyorum, lanetliyorum. Bu kuruluşlar terörün sınır tanımadığını, bugün bizi yakan ateşin yarın onlara da erişebileceğini unutmasınlar. Aynı şekilde yaşadıkları en küçük bir hadise karşısında, ‘Nerede bu devlet, nerede bu polis, nerede bu jandarma?’ diye feryat eden bir kesimin, terör örgütün saldırıları karşısında, ‘Devlet silahlarını sustursun’ diyerek bir duruş sergilemesini de şiddetle lanetliyorum, kınıyorum.”

“DEVLET SİLAH BIRAKMAZ”

Devletin askeriyle, polisiyle hiçbir zaman silahını bırakmayacağını, çünkü silahın, refahın sigortası olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onu gitsinler terör örgütüyle konuşsunlar. Onlar silahı sadece bırakmayacak, betona gömecekler. Bunu İngiltere’de de böyle yaptılar. ‘Silahlar sussun’ demek yok; silah bırakılacak, betona gömülecek veya bu ülkeyi terk edip gidecekler. Bu işin başka çaresi yok” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kamboçya’da 2 milyon insanı öldüren Kızıl Kemerlerle aynı yöntemleri kullanan bölücü terör örgütünün yöntemlerini şirin gösterme çabalarının, artık tahammül sınırlarını aşmaya başladığına işaret eden ederek, sözlerini şu cümlelerle sürdürdü: “Bu meselenin demokrasiyle, özgürlükle kesinlikle hiçbir ilgisi yoktur. Türkiye’deki bölücü terör örgütüne gösterdikleri yaklaşımı Avrupa’daki herhangi bir yerde o ülkede faaliyet gösteren terör örgütüne karşı ortaya koymaya çalışanların inanın başına gelmedik kalmaz. Medya kuruluşuysa kapısına kilit vurulur, sivil toplum örgütüyse derhal faaliyetine son verilir. Yazarsa, kendini önce mahkemede, sonra cezaevinde bulur. Türkiye bu bakımdan özgürlük sınırlarının gerçekten çok geniş olduğu bir ülke… Milletimizin terör konusundaki hassasiyeti arttıkça başka tedbire gerek kalmaksızın bu tür yaklaşımların önünün kesileceğine inanıyorum. Teröre karşı tavır koymayan medya kuruluşları izlenmez, okunmazsa, sivil toplum kuruluşları itibar kaybına uğrarsa bu mesele kendiliğinden çözüm yoluna girer. İnşallah o günler yakındır.”

“MİLLET OLARAK BİN YILDIR BU TOPRAKLARI KANIMIZLA YOĞURARAK VATAN HALİNE GETİRDİK”

Terörle mücadele sırasında hayatını kaybeden tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı, gazilere şifa dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Millet olarak bin yıldır bu toprakları kanımızla yoğurarak vatan haline getirdik. Öyle anlaşılıyor ki bu toprakların ilelebet vatanımız olarak kalmasını sağlamak için gelecekte de aynı fedakârlıkları yapmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Hükümet kurma çalışmalarının başarısızlıkla sonuçlanması, artan terör olayları ve küresel gelişmelerin ekonomide ciddi bir dalgalanmaya yol açtığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomi üzerinde hassasiyetle durulması gerektiğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen nispeten sağlam bir duruş sergilediğini ve bunda da 12 yıldır Türkiye’yi güçlü bir ekonomiye kavuşturma konusunda attıkları adımların, geliştirdikleri reformların önemli bir payı olduğunu aktararak şunları kaydetti: “Paramızdan 6 sıfır atacağımızı söylediğimizde bazıları bize inanmamış; başaramayacağımızı, kısa sürede yeniden sıfırları ardı ardına sıralayacağımızı düşünmüştü. Düşünün devletin borçlanma faizi yüzde 63’tü, tek haneli rakama indirdik. Şu anda Avrupa’daki ülkelerin faiz oranlarına baktığınızda neredeyse hepsi 0’a yakın, 1, en yükseği ise 2. Amerika’ya bakıyorsunuz FED 0- 0.25 aralarında. Japonya’ya bakıyorsunuz, böyle… Ama bizim şu anda faizimiz bulunduğu noktadan aşağıya gelmesi lazım. Niçin? Yatırımları artırmamız gerekiyor. En kritik dönemde yatırımlar bizim çıkışımız olacaktır.”

Yaşanan tüm bu hassas gelişmelere rağmen ekonomimizin yine büyümeye devam edeceğine, hükümetteki ve bürokraside devamlılık sayesinde 2015 yılının, küresel krize rağmen ciddi bir kayba uğramadan hedeflerimize yakın düzeyde tamamlanacağına inandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı: “Kasım ayındaki seçimin ardından bir istikrar hükümeti kurulması halinde 2016 yılına büyük bir moralle gireceğimizden ve beklentilerin çok üzerinde bir büyüme oranına ulaşacağımızdan şüphe duymuyorum. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri ne güzel söylemiş; ‘Hak şerleri hayreyler / Zannetme ki gayr eyler / Arif anı seyreyler / Mevla görelim neyler / Neylerse güzel eyler.’ Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni, milletin evini teşrifiniz için her birinize ayrı ayrı bir kez daha teşekkür ediyorum. Mahallelerinizdeki, köylerinizdeki her bir kardeşime selamlarımı, saygılarımı, muhabbetlerimi iletmenizi rica ediyorum.”