BÜYKŞEHİR MUHTARLARINA EĞİTİM SEMİNERİ
Türkiye Muhtarlar Konfederasyonu, İçişleri Bakanlığı ve Todaie işbirliği ile 30 Büyükşehirde bulunan Mahalle muhtarlarını kapsayan Mahalle muhtarlarına yönelik eğitim seminerinin ilk ayağı Todaie toplantı salonunda gerçekleşti.
Todaie toplantı salonunda gerçekleşen eğitim seminerine Prof. Dr Uğur ÖmürGönülşen, Dr İlker Gündüzöz ve ilk etapta 30 büyükşehirden Ankara, Eskişehir, Hatay, Mersin, İstanbul, İzmir, Kayseri, Konya, Kahramanmaraş, Mardin, Samsun, Van, Gaziantep, Trabzon, İllerinden muhtar temsilcileri katıldı.
Öncelikle 30 Büyükşehirden temsilcilerin katıldığı ilk etapta 15 ilden 100 muhtarın eğitim aldığı semineri değerlendiren Muhtarlar Konfederasyonu Genel Başkanı Hüseyin Akdeniz ‘’vatandaşlara daha bilgili hizmet vermek için eğitimin kaçınılmaz’’ olduğunu vurguladı.
Akdeniz eğitim seminerinde yaptığı konuşmada şunları ifade etti: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının yerel yönetimler başlıklı 123 ve 127. Maddelerinde; yerel yönetimler Mahalli‘’Mahalli idareler; il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, yine kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir’’şeklide tanımlanır.
Muhtarlık terimi, dünya kültüründe ilk Osmanlı döneminde 1829 yılında ortaya çıkmıştır. O dönemlerde İstanbul’da Müslüman mahallelerde birinci ve ikinci olmak üzere iki Muhtar seçilmektedir. Anadolu’da ilk Muhtarlık ise 1833 yılında Kastamonu sancağında kuruldu. Muhtarlık kurumu 1913 ve 1933 tarihlerinde iki kez kesintiye uğramıştır. Tüm bu süreçte mahalle yönetimlerinin yokluğunun neden olduğu boşluk doldurulamamış ve 10.04.1944 tarih 4541 sayılı Kanun ve 26.04.1945 tarih 3/2413 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edilen Tüzük ile mahalle muhtarlığı tekrar düzenlenmiştir.
Türkiye Cumhuriyetinin en alt yerel yönetim birimleri, 442 sayılı Köy kanunu ile Köy yönetimi ve yine 4541 sayılı Şehir ve Kasabalarda Mahalle Muhtar ve İhtiyar Heyetleri Teşkiline Dair Kanun ile yasal güvence altına alınan Mahalle yönetimi olmak üzere ikiye ayrılır. Biz bugün bu eğitim seminerinde mahalle yönetimi üzerinde duracağız.
4541 sayılı kanunda; tüzel kişilik sıfatı taşımayan ancak belediye sınırları içinde meskun alanlarda yer alan ve bu belirli sınırlar içinde yaşayan hemşerilerle ilgili bazı hizmetleri gören birim Mahalledir. Mahalle yönetimi, 5393 sayılı Belediye kanunun 8- 9 maddelerinde kurulması, kaldırılması, birleştirilmesi, bölünmesi ve sınırlarının tespit edilmesi yetkisi Belediye Meclisinin yetkisine bırakılmıştır. Türkiye’de yeni çıkarılan 6360 Sayılı Büyükşehir kanununda Mahalle kurulmasının alt sınırı 500 nüfus olarak belirlenmiştir. Türkiye’de 18.201 Köy ve 31.561 mahalle olmak üzere toplam 49.762 muhtarlık kurumu bulunmaktadır. Sadece Büyükşehirlerde 25.663 mahalle bulunmaktadır.
Yukarıda belirttiğimiz en alt yerel yönetim biçimini yöneten, muhtar kimdir?
MUHTAR: Türk toplumunun tarihsel-geleneksel nitelikleri ile ortaya çıkmış bir kavramdır. Muhtar, Köy ve Mahalle sakinlerinin gönüllü katılımıyla ortak ihtiyaçları belirlemek, Köy ve mahallenin yaşam kalitesini geliştirmek, İl özel idaresi belediye ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilişkilerini yürütmek, Köy ve mahalle ile ilgili konularda görüş bildirmek, diğer kurumlarla iş birliği yapmak ve kanunlarla verilen diğer görevleri yapmakla yükümlü kişidir. Başka bir deyişle; söz sahibi, seçilmiş, eren, ihtiyar anlamı da taşımaktadır.
Türk yerel demokrasisi içinde Köy ve Mahalle Muhtarlarımızın seçilme esasları 2972 sayılı “Mahalli idareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve ihtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 30, 31, 32, 33, 34 üncü maddelerinde belirtilen hükümler doğrultusunda yapılmaktadır. Muhtarlar doğrudan halktan aldığı oy ile seçilirler. Muhtarların yine seçimle gelen 4 azası bulunmaktadır. Siyasi partiler muhtar adayı gösteremezler. Yine Muhtarların Özlük hakları 1977 yılında çıkarılan 2108 sayılı ‘’Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik’’ yasası ile güvence altına alınmıştır. Ayrıca, görevlerini kötüye kullanan muhtarlar doğrudan İçişleri Bakanlığı tarafından görevden uzaklaştırılabilir.
Diğer bir boyutuyla;Tarihsel-geleneksel nitelikleriyle sadece yerleşim mekanı olma özelliğinden öte kültür, dayanışma ve yönetim birimi özellikleriyle günümüze kadar gelen mahalle yönetimleri kendinden vazgeçilebilecek unsurlar olarak değil aksine, yönetim sistemi ve toplumsal yapımız için kendinden beklenen çağdaş amaçları gerçekleştirebilecek nitelikte geliştirilmesi gereken zenginlikler olarak görülmelidir. Demokratik değerlerin gelişerek anlam kazandığı ve günümüzde dünya toplumlarının sahiplendiği “kentine sahip çıkma bilinci”, “çözümde ortaklık ve birliktelik anlayışı” ile “yaşanabilirlik”, ve “sürdürülebilirlik” kavramlarının yapılabilirlik pratiğinin gerçekleştirilebileceği en uygun toplumsal ve yönetsel birimler olarak mahalle yönetimleri, kentsel hizmet sunumunda daha etkin ve başarılı hale getirilebilir.1985 Yerel Yönetimler Özerklik Şartı,1992 Rio Deklarasyonu, ve 1996 İstanbul Habitat II Kent Zirvesi gibi uluslar arası belgelerde mahalle yönetiminin ciddi bir biçimde ele alınması dikkat çekici bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Özellikle 1996 Habitat II İstanbul Kent Zirvesi’nde Somut Projeler başlıklı bölümünde mahalleyönetimlerine sorumluluk yüklenen aktörler arasında yer vermesi durumu incelenmiş,Sağlıklı kentsel yaşam bakımından kente su sağlanması konusunda mahalle yönetimlerinin çevre örgütleri ile işbirliği yaparak kamuoyunun bilinçlendirilmesi ve karar süreçlerinietkilemesi gerekmektedir,denilmekte “Yaşanabilir bir yerleşme ve konut gelişmesinin izlenmesi için coğrafi bilgi ve istatistik sisteminin kurulması” ve “sağlıklı kentsel yaşam bakımından katı atıkların toplanması, uzaklaştırılması, zararsız hale getirilmesi ve yönetimi” konularında mahalle yönetimlerinin sorumluluk yüklenen aktörler arasında yer alması gerektiği vurgulanmıştır. ”Yaşanabilirlik” amaçsal nitelikli ilkelerden en önemlisidir. Yaşanabilirlik ölçütleri, soyut ve genel ifadeler olan insan hakları ilkelerinin, yerleşme düzeyinde günlük yaşama geçirilmesidir. İnsan yerleşimlerinin toplumsal gereksinimleri karşılayacak şekilde tasarlanması, geliştirilmesi ve iyileştirilmesi düşüncesi, yaşanabilir kentlerin ancak yaşanabilir mahallelerden kurulabileceği gerçeğine işaret etmektedir.
Yine bu uluslar arası toplantılarda Huzurlu güvenlikli, istikrarlı bir kent yaşamı sağlamasına ilişkin öncelikli konuda, semtler ve mahalleler düzeyinde muhtarlar ve sivil örgütleri yerel bilgilerin paylaşmalı ve kendi aralarında yardımlaşmaları gerektiği belirtilmiştir. Mahalle yönetimlerinin temel birimlerinden olan muhtarların, yerel yönetim temsilcilerinin ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin periyodik toplantıları yapmaları gerektiğine işaret edilmiş ve konut, çevre ve toplumsal ilişkilerin kalitesine yönelik duyarlılığın artırılması ve kalitenin gerçekleştirilmesine ilişkin öncelikli konuda mahalle yönetimleri, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ortaklık içinde hareket etmesinin önemi vurgulanmıştır.
Görüldüğü gibi uluslararası alanda bile mahalle yönetimlerine verilen önem ortadadır. Günümüzde kentsel alanda halka en yakın yönetsel birim özelliğini koruyan mahalle yönetimleri, seçimle göreve gelen organları olmasına rağmen tüzel kişilikleri, bütçesi bulunmamakta, kendisine değişik düzenlemelerle verilen yetki ve görevleri kısıtlılıklarla yerel yönetim ve mülki idare birimleriyle ast-üst ilişkisi içinde görmeye çalışmaktadır.
Hızlı kentleşme ve toplumsal gelişmelerle birlikte özellikle büyük yerleşim alanlarında, mahalle ve komşulukla ilgili önemli sorunlar ortaya çıkmıştır. Komşuluk, kentlilik, katılım ve sorumluluk gibi kavramların yerini yabancılaşma, kenar mahalle, soyutlama-dışlanma ve önemsememe kavramları almıştır. Yönetsel ve kurumsal eksikliklerin temel mevzuatla da desteklenmesi, kentlerimizde kent yönetimiyle bağlantısı bulunmayan ya da çok zayıf olan mahallelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Mahalle yönetiminin mahalle halkını temsilinin yasal düzenleme dışında bırakılması, mahallede yürütülen veya yerine getirilmesi gereken hizmetlerin genel ve yerel yönetimlerden istenmesi sonucunu haklı olarak yaratmaktadır. Ayrıca hizmetlerin izlenmesinde aksaklıklara neden olmakta, mahalle halkının işbirliği ve desteği arzu edilen biçimde sağlanamamaktadır.
Toplumların en küçük yerleşim birimi olan mahalleler, demokratik toplumların temel yerel forumu niteliği taşımalıdır. Bu nedenle mahallenin, merkeze ya da kente ilişkin bazı işlerin görülmesinden çok, “yetkilerin halka en yakın birimlere uygulanması” ya da “zirveye rağmen tabanı tercih etme” anlayışlarına uygun kurum olarak ele alınması gerekmektedir. Mahalle yönetimleri, kentsel alanda kentsel hizmetler ve demokratik değerlerin geliştirilerek uygulanabilmesi için uygun birimler olarak, kentsel hizmetler başlığı altında incelenmelidir Konunun sadece hukuksal ve yönetsel açıdan ele alınması eksik hatta yanlış olabilmekte; bunun ötesinde konu fiziksel, teknik, ekonomik ve sosyal yönleriyle de değerlendirilmelidir.
Bu yaklaşım sonuçta, halkın kent yönetimine katılımını, işbirliğini, önemsemeyi, denetimi, kentsel hizmetlerde kaliteyi, verimliliği ve kentlilik bilincini getirecektir. Mahalle yönetiminde yaşanmakta olan hukuki ve yönetsel belirsizlik ile eksiklikler, Muhtarlık kurumunu işlevsel olmaktan uzaklaştırmıştır. Bu konuda araştırma ve inceleme olanaklarındaki kısıtlılıkların yanı sıra, siyasi aktörlerin ve yasa koyucularının ilgi azlığı, sorunu günümüze kadar getirmiştir. Sorunun çözümünde tüm toplumsal, yönetsel, siyasal aktörlerin işbirliği kaçınılmazdır. Yapılması gereken mahalle ve mahalle yönetiminin, tarihsel ve geleneksel özelliklerini de dikkate alarak açık tanımlamasının yapıldığı, temel amaç ve işlevlerinin gösterildiği, siyasal temsil ve katılımın ön planda olduğu bir çerçeve mahalle yönetimi yasası ile görevleriyle birlikte diğer kuruluşlarla ilişkilerini düzenleyen yönetmeliğin merkezi yönetimce çıkarılması, mahallenin kent yönetimiyle organik bağının bir şekilde kurulmasıdır.
Değerli Arkadaşlar kanunlarımız açısından mahalle yönetimlerinde her ne kadar günümüz koşullarına getirilmemiş olsa bile bizlerin atması gereken birçok adımın olduğu unutulmamalıdır.
– Resmi kurum ve kuruluşlarla ilişkilerimizi daha etkin hale getirmeli,
– Üst Yerel yönetimlerimizle daha sıkı işbirliği kurmalı,
– Daha çok Sosyal projelerde var olmalı,
– Sivil toplum kuruluşları yönetim kadrolarında mutlaka yer alınmalı,
– Belge üreten kimliğinin dışına çıkıp, faaliyet alanlarımızı geliştirmeli ve kendimize ne kadar görev alanları yaratmak durumundayız. Bunları yapmaz isek birilerinin bu boşluğu doldurması kaçınılmaz olacaktır.